Kabulleniş
Kabulleniş
21.09.2020
Saat, gece 03.49. Bu, yazıyı yazmaya
başladığım saat değil, yalnızlığımı kabullendiğim saat. Ben yalnızım ve bu yalnızca
beni ilgilendirir. Bunu yazmamın sebebi ise birilerinin okumasını istemem değil
yalnız olduğumu kendime bildirmem. İnsan yalnız kaldığında etrafında bunu
söyleyecek birileri olmuyor. Bu bir itiraftır! Kendime itiraf.
Bana
bunun doğru olmadığını söylemeye çalışacak olan dostlar, nefesinizi tüketmeyin.
Bu sizin ya da benim ya da herhangi bir kişinin suçu değildir. Henüz suçun ne
ve suçlunun kim olduğunu dahi bilmiyorum üstelik. Bu durum, yıllar evvel ezberlediğim
bir şiiri getiriyor aklıma. Hâlâ hatırlıyor muyum bilmiyorum. Deneyeceğim.
...
Denedim ve olmadı. Hafızam bile yalnız
bıraktı beni. Şiir şöyle diyordu ama;
“Tahir olmak da ayıp değil Zühre
olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp
değil”
Bu şiir bana kimsenin suçu olmadığını söyleyip dururdu. Pek severdim
Nazım Hikmet’in şiirlerini. Şimdi ne oldu bana? Bilmiyorum. Şiirlerde kendimi
bulamaz oldum. Savrulmak kelimesi ne kadar boş geliyordu bana, şimdi ne kadar
doldum o kelimenin içine. Anlamlar arayıp durdum hep zaten. Hep bir şeyleri
oturtmaya çalıştım yerine. Oturmadı.
Okuyamıyorum. Uzun zamandır okuduğumu anlamıyorum. Beynim uyuşuyor
okurken. Yorgun muyum yoksa salak mıyım bilmiyorum. İkisi de olabilir fakat
bildiğim şey şu ki ikisi de umurumda değil.
Ben yaşamak zorundayım çünkü yaşamak istiyorum.
Kendimden başka kimsenin samimiyeti inandırmıyor beni. Yalnızca kendime
güvenebiliyorum. Yok canım sen farklısın, dersem inanmayın sakın. Eğer beni
tanıyorsanız insanları kıramayacağımı biliyorsunuzdur. Üstümde bir kırgınlık
var.
Yorumlar
Yorum Gönder