Kayıtlar

Eylül, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bilmiyorum

  Bilmiyorum 30.09.2020      Bu gece ne yazmak istediğimi bilmiyorum ama yazmak istiyorum. Bir iki kere yazmaya başlayıp sildim. İşte ne bileyim çocukluğumdan falan bahsedecektim ama çocukluğumu hatırlamıyormuşum onu fark ettim. Pek hatırlanacak bir şey de yok açıkçası “yalnız bir çocuktum” desem hepsi yeterince özetlenecek. Çocukların hepsi yalnız ağlıyorsa eğer çift tırnak içerisinde kullandığım “yalnız” kelimesini “yalnızca” olarak düzeltebilirsiniz.    Bu gece ne yazmak istediğimi bilmiyorum ama yazmak istiyorum. Ne bileyim havadan sudan konuşayım istiyorum. Bir çıvgın vurdu bu taraflara. Bu taraflar neresi? Olmak istemediğim taraflar desem yeterli olacaktır sanırım. Mutlaka konum mu vermek gerekli? Ait hissetmediğim bir yerdeyim işte.    Bu gece ne yazmak istediğimi bilmiyorum ama yazmak istiyorum. Çok şiirler yazdım mesela zamanında, onlardan bahsetmek istiyorum. Arka arkaya bir sürü şiirler yazdım. İyi ya da kötü bilmiyorum, yazdı...

Mao - 9. Gregory ve Hatalar Üzerine

  Mao - 9. Gregory ve Hatalar Üzerine   24.09.2020    İnsan hatalarından ders almasını bildiğinde tecrübeler biriktiriyor ve hayatının geri kalanı farklı hatalar yapmakla geçiyor. Bir musibet bin nasihatten iyidir derler ya hani, değildir. Bir musibet bin nasihatten daha öğreticidir sadece. Çünkü insan nankördür çoğunlukla. Güldüklerini unutur da ağladıklarını unutmaz kolay kolay. Eh hayatta kalmak için güçlenmek, güçlenmek için de acı çekmek gerekir zaten. Arada bir gülmek ise hayatı yaşanabilir kılıyor. Belki de bu yüzden, belki de delirmemek için en çok acılara gülüyoruz zaten.    Ne diyorduk? Hata! Kabullenilebilir olan tüm hatalar beni güçlendiriyor. Kabullenilmeyecek hatalar da oluyor hayatta elbette. Geri dönüşü olmayan ve affedilemez hatalar yapabiliyor insanlar. Mesela eski Çin Halk Cumhuriyeti başkanı Mao Zedong yapmış.    Etraflıca düşünmeden hareket etmek insanı çoğu kez yanlışa sürükler. Hani şu insanı tuzağa düşüren klasik ...

Kabulleniş

  Kabulleniş 21.09.2020    Saat, gece 03.49. Bu, yazıyı yazmaya başladığım saat değil, yalnızlığımı kabullendiğim saat. Ben yalnızım ve bu yalnızca beni ilgilendirir. Bunu yazmamın sebebi ise birilerinin okumasını istemem değil yalnız olduğumu kendime bildirmem. İnsan yalnız kaldığında etrafında bunu söyleyecek birileri olmuyor. Bu bir itiraftır! Kendime itiraf.     Bana bunun doğru olmadığını söylemeye çalışacak olan dostlar, nefesinizi tüketmeyin. Bu sizin ya da benim ya da herhangi bir kişinin suçu değildir. Henüz suçun ne ve suçlunun kim olduğunu dahi bilmiyorum üstelik. Bu durum, yıllar evvel ezberlediğim bir şiiri getiriyor aklıma. Hâlâ hatırlıyor muyum bilmiyorum. Deneyeceğim. ...    Denedim ve olmadı. Hafızam bile yalnız bıraktı beni. Şiir şöyle diyordu ama; “Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil”      Bu şiir bana kimsenin suçu olmadığını söyleyip dururdu. Pek severdi...